Gitme… Evet, yalnızlık koksun soframız, hiçbir zaman kavuşulamamış olmanın verdiği bitimsiz zevk-î keserden kurtulamayalım, hiçbir kangurunun yavrusunu sevdiği kadar sevilmeyelim kimse tarafından. Ama gitme… Gidişin koparıp atar kimi şarkıların ritimlerini ben tam da dinlerken onları. Hiç koklayamadığımız istiridye kabuğundaki inci tanesini kokusuz bırakır belki, gölgelerinde dinlendiğimiz ağaçlar solar sonbahar gelmeden. Yapraklar erken ölür, henüz gencecikken soyunuverirler kaderlerine. Rutubet kokar ellerimiz, hiçbir tanrıçaya hayat veremez artık. Gitme… Gidişin kurutur tüm yağmurları, tanrılar biçare kalır da ağlarlar sonra. Gitme… Yalnızlık da biter gidişinin ardından, sensizlik kalır orta yerinde hayatımızın. Gitme… Gidişin ezberi bozar… Gitme… Gitme… Gitme… Gitme dedim, GİTTİN… Yabancısı olduğum bir sonbahar yaşattı gidişin, uzak ve külrengi… Kim bilir ne zaman yanaşacağı belli olmayan bulutların taşıdığı hüznüm henüz elimde değilken, henüz vakıf değilken bir yerlerde gerçeğin saklı olduğuna, hiçbir filizi yeniden doğuramayan toprak ellerimde henüz kuraklık hüküm sürüyorken, Gitmek hiçte adaletlice değildi… GİTTİN…