Şimdi kendime susuyorum! Kendini sevgilinin gözlerine, göz kapaklarının ardına gömen kim varsa ona benziyorum biraz… Beni kimin neye benzettiğinin bir önemi yok aslında, aslında benim başkasına benzeyecek bir yanım da yok, herkes gibi! Belki saçlarım ya da göz rengim, boyum ya da kilom ya da ses tonum bile benzer ama ben kimseye benzemem, senin gibi… Herkes aslında farklıdır bilirsin, bilirsin hepimiz bambaşkayız hani yıllar bile kısalmaya başlar kimi zaman da sen kendin gibi, en az kendin gibi tanıdığını düşünsen de yabancılığına şaşarsın dostlarının, sevgilinin… İşte bu yüzden sırf bu yüzden kendine küsen kim varsa; ona benziyorum biraz… Dinlediğim her şarkının içinde, yalnızca benim için yazılmış ve bana söylenen sözlerin içinde yitip giden yaşanmışlıklarımı ve yaşamışlıklarımı düşünürken; o en eski hatıraların tazeliğine şaşırmadan, her defasında aynı hüznü duyumsuyorum. Geçip giden mevsimlerin çat kapı yağmurları, güneşi, rüzğarları, sararan yaprakları, taze filizleri, pazaryerlerine düşen meyveleri hep silik ama bir o kadar da canlı duruyor hafızamda… Hafızamda canlı duruyor dedim ya, bir an fark ettim ki; sanki bunları artık hiç görmüyor, duymuyor, hissetmiyorum muşum gibi…
Kendini aynaya yansıyan yüzünde kırıp, musluktan boşalan suyun sesiyle hıçkırıklarını boğan kim varsa ona benziyorum biraz… İçimde ki sese yine kayıtsız kalamam! Yine ..Sancılı ve uykusuz sayısız gece ve ardından yine ! Anlamsızlaşan bir dünya ve yine! Her şeyin ardından sevgilinin gözlerine son da olsa, bir kez daha bakmak için sırf yeniden yine diyen, kim varsa ona benziyorum biraz… Vapur iskelelerinin karşılıklı yolculadığı hüzünler, bir birlerinin yanından geçerken, geride kalan yalnızlığın karşılıksız sahiplenicisi olan kim varsa ona benziyorum biraz… ”Ve sen,iklimleri avuçlarında tutan sen,rüzgarlar saçlarına rehin senin,senin soluğunun ritminde benim çocukluğum…Göz bebeklerinde en derin intiharlar ve ellerinde yorgun ağızlı ninniler var senin..Sen benzemezsin hiç kimseye ve seni sevmek hiç bir şeye benzemez!”…Gece kondular sırt sırta vermiş gözlerimi dolduruyorlar, bir İstanbul var tenha ve kuytu dört bir yanı, ne trafik ne bulvarlarında güvercin ne de Kadıköy de balık ekmek kokusu… Bir İstanbul var, kız kulesinin yakasına yapışan martılar sessiz, vapurlarda yok ki seyyar öpüşesin… Çamlıca tepesi kel ve her bir tonu eksik taksi sarısının… Bir İstanbul var, var ile yok arası, yokluğundan… Benzemez kimse sana, aslında aslın da yok senin… Sana seni sevdiğimi ilk kez söylediğim vakit eksilmişiz ki ben ancak biz den geriye kalan fotoğraflara bakarak kendi tonumda mırıldanırken şimdi anladım bunu… Komik aslında, yani sayısız kere uykusuz gece, kokun, gözlerin, düşler ve hatta daha doğmamış çocuklarımızın isimleri yani, yani bunca yaşanmışlık anıları çoğaltırken, bizi eksiltmiş, komik çünkü çünkü ‘‘bizi ölüm bile ayıramaz’’(dı !) Şimdi soluğunu gecenin orta yerine yaslıyorsan ve gözlerin şaşkın ya da mutlu ya da ifadesiz de olsa bakıyorsa görüyorsa, duyuyorsa kulakların ve ben daha geberesiye asılıyorsam sigarama daha ölmedikse yani daha yaşıyorsak, komik! Oysa aşk bu değildi bizim için her şey olabilirdi aşk; terli bir gece, şarap ertesi ekşimsi bir sevişmek, gelen faturalara inat müziğimizi yüksek sesle dinlemek de aşk olabilirdi de değildi aşk, ne yaşarsak yaşayalım âşıktık ama aşk başka bir şeydi hep… Ben aşkı kırmızı bilirim, sevgilinin göğüslerine dokunan elin yüzüne taşıdığı kırmızıdan, ayrılıkların açtığı görünmez yaralardan kanayan kan kırmızısından bilirim aşkı… Âşıktık ve aşk hep başka bir şeydi… Uyuya kalan sevgilinin yüzündeki çizgilerde sınırları aşmak, sevgilinin çözülen ayakkabı bağcığını fark edebilmenin seni hayata bağlayan yanında, sevgilinin boşalan bardağına çay doldurup çoğalmak, ayıp cesaretler; şiirler, eskiyen gömleğine ütü yakıştırmak, karşıdan karşıya geçerken yola hep önce adım atmak, bunlarda değil aşk; unutma; beyaz gülün gölgesi kara! Hiç anlatmadan anlaşılmak, dokunmadan hissetmek, saymadan bilmek, düşünmeden hatırlamak, hani o ilk andaki gibi bakmak, bir tek bakmak, bir tek bakakalmak daha önce hiçbir an yaşadığını saymamak; aşk…
yine çok güzel…
teşekkür ederim (aslında acıyan yanlarımın sızısını pay ediyorum.güzel acı çekiyorum galiba… ya da ya da belki güzel acı çekiyoruz demeli..)
Ya da güzel acı çektiriyorlar;)
Ama beğenerek okuyorum yazılarını gerçekten yürekten geliyor belli.yüreğine sağlık…