Dikenli bir mavilik; tatmadığım,
görmediğim güzelliğin.
Hani sivri uçları törpülenmiş bir hayatın
yumuşak karnına doğmak gibi.
Zaman kavramından yoksun,
güneşli bir günün dağ esintisi keyfiyle
karşılamak gibi sabahı,
gözlerinden bir şeyler bilmek,
senin elinden birşeyler içmek,
yatırıp tüm çocukluğumu hamağa,
saçlarının uzamasını beklemek,
verandada taramak,
örmek en üryan ellerle.
Seni kuzeyli bir İskit kadınına benzetmek,
dünyanın çevresini fırçalayan
Leonardo’yu bile kıskandıracak kadar güzel çillemek yüzünü,
saçlarını kızıla çalmak,
kızılından şarap içmek.
Teninin kokusundan yaptığım iksirle
yeniden diriltmek kendimi ve seni,
Adem’e ve sevdiğine inat ilk insanlar olarak.
Belli ki masumiyetimizi kaybettik sevgili,
yitirdik önceki hayatımızın günahlarını,
aşklarını, sevişmelerini.
Belli ki hiçbir bağışlanma şiiri
affetiremez artık bizi hiçbir tanrıya.
Oysa ben senin en tanrı tanımaz hallerini öpmüştüm…
Bu anlamsız bağışlanma rituelini daha başlamadan bitirmiştim…
VEYSİ SOYKU
güzeldi…. 🙁
[i]Geceme farklı bir anlam kattınız teşekkürler diyorum size.
“[b]Oysa ben senin en tanrı tanımaz hallerini öpmüştüm… [/b]”
..Bu cümle fazla bitirdi beni.. :)[/i]
Ne Desem Az… Muhteşem Fevkalade… Fevkaladenin Fevkinde..
Belli ki masumiyetimizi kaybettik sevgili, 🙁 Yüreğin Hiç Yorulmaz Umarım Dostum.
teşekkür ederim dostlar. Ezgiciğim masumiyetimizi kaybetme zamanı geldi de geçiyor da bakma biz ağırdan alıyoruz, hatta almıyoruz… :'( :-* >:(
sana diyecek kelime bulamıyom senin mahsumiyetinmi söz konusu diyosun bir mahsum insana ne yaptıgını anlatmaya cesaretin varbı bu şahıslara ve ya kaç kişiliğe büründüğünüde söyleye bilirsin veysi bey o hayatını bitirdiğin mahsum insanın hayallerinide anlatırmısın onlara buna cesaret edebilirmisin veysi bey istersen ben konuşayım senin yerine