Şarkılar çalıyor…
Kadının başı adamın omzunda, kadının aklı sende…
Bunu hep yaşayacak mıyım diye soruyor kadın, eli birinde yüreği hep sende… Bunun bir kısır döngü olduğunu biliyor, sorular hep askıda kalıyor. ‘Perişanım şimdi mutlu oldun mu, başını yastığa rahat koydun mu…’ diyordu Sezen o sırada… Sezendi işte, hep olmadık zamanlarda olmadık laflar edendi, her şeyi önceden sezerdi sanki… Ve ben kendimi bildim bileli, içinde seni özlemenin telaşı ama yanında başka birileriyle, vurdu kadın kendini hayata… Hep hayata vurdu aslında.. Ya da hep hayat vurdu, kabul etse de etmese de… Sana söylenen herhangi bir şarkıda başkasıyla dans ederken de hep bunları düşünürdü kadın. Ya da her kadeh kaldırışında şerefine değil şerefsizliğine içerken. Kimse bilmezken anlamazken o çoktan kabul etmişti bile. Yağan yağmur canını acıtır mı insanın?.. İçin içine de yağıyorsa yağmurla birlikte, söndürmüyorsa külleri bile, acıtır! Yine yağmurlu bir gece… Bulutların bize, içimin gidişine ağladığı, isyanların artık boyumu aştığı kasvetli bir yağmur gecesi…
Kadının başı adamın omzunda, kadının aklı sende…
Bunu hep yaşayacak mıyım diye soruyor kadın, eli birinde yüreği hep sende… Bunun bir kısır döngü olduğunu biliyor, sorular hep askıda kalıyor. ‘Perişanım şimdi mutlu oldun mu, başını yastığa rahat koydun mu…’ diyordu Sezen o sırada… Sezendi işte, hep olmadık zamanlarda olmadık laflar edendi, her şeyi önceden sezerdi sanki… Ve ben kendimi bildim bileli, içinde seni özlemenin telaşı ama yanında başka birileriyle, vurdu kadın kendini hayata… Hep hayata vurdu aslında.. Ya da hep hayat vurdu, kabul etse de etmese de… Sana söylenen herhangi bir şarkıda başkasıyla dans ederken de hep bunları düşünürdü kadın. Ya da her kadeh kaldırışında şerefine değil şerefsizliğine içerken. Kimse bilmezken anlamazken o çoktan kabul etmişti bile. Yağan yağmur canını acıtır mı insanın?.. İçin içine de yağıyorsa yağmurla birlikte, söndürmüyorsa külleri bile, acıtır! Yine yağmurlu bir gece… Bulutların bize, içimin gidişine ağladığı, isyanların artık boyumu aştığı kasvetli bir yağmur gecesi…
Gençlik dediğin nedir ki yoluna sermişim, uğruna çürüttüğüm! Somutlaştırdığım bir boşluk bu biliyorum. Eğlenirken, bambaşka yerlerde bambaşka insanlarla birlikteyken, olmadık şarkılar söylerken, hayal kurarken ve hatta bakkaldan sigara alırken bile hissettiğim bir boşluk… Sonu olmayan, yokluğunla şekillenen bir boşluk. Her bahar ısrarla pişman oluşum bundandır belki de… Keşkelere haber saldığım anlarda, eğerlerimi bir poşete koyup geçmişe sürüklesem de, yokluğunun adı konmazmış meğer!!
Şimdilerde insanlar sürekli aynı sorularla incitiyorlar beni. ‘Neden bu intikam, neden bu aşksızlığın, kararsızlığın, bencilliğin, neden sürekli kanatmışlığın..’
Şimdilerde insanlar sürekli aynı sorularla incitiyorlar beni. ‘Neden bu intikam, neden bu aşksızlığın, kararsızlığın, bencilliğin, neden sürekli kanatmışlığın..’
İnsanın kendinden saklanması zor şeymiş…
Ama işte bu yüzden arkadaşlar, işte bu yüzden…
[b]”Şimdilerde insanlar sürekli aynı sorularla incitiyorlar beni. ‘Neden bu intikam, neden bu aşksızlığın, kararsızlığın, bencilliğin, neden sürekli kanatmışlığın..”[/b]
çok yaşa emi…
ellerine sağlık…
içine daldım yazının bu ne içten anlatım.sanki bu durumda kaldımda kapana sıkıştım..ne feci bir duyguymuş.ellerine sağlık.tebrikler