Skip to main content
Krizantem Misali

Fasulyeden..

By 01 Haziran 20073 Comments
Ne zaman eskidi bu geçmiş..
Nerde unuttum o “en” günlerimi.. Saat de epey geç(miş), yine geç kal(mışım).. Anlamını yormaya kıyamadığım bir ton anı.. Nerdesiniz?

Biliyorum;
bir yarısını,

“..açık denizlerin en derin yerine attım,
kürek çektim uzaklaştım,
dönüp arkama bakmadım bile..”

Bakamadım mıydı aslında? Adı üstünde eski ya, herşeyi silip süpürmeden, bitmeden, gitmeden, ki gidemeden başı dimdik sürünmenin de böylesi.. Yuh diyorum kendime, iyi ediyorum.. Hadi bana en can alıcı cümlelerinizi batırın, çekinmeyin, müsaade istemeyin..

Bir yarısını,

“..yüksek dağların zirvesine çıkardım,
hiç kimse kurtarmasın,
kurda kuşa yem olsun diye..”

Kabul ediyorum eskiden oldukça mazoşisttim, şimdi farklı mı diye düşündüm bir an.. Evet yaptım kabul ediyorum. Bir nevi kendinden intikam alma içgüdüsü.. Sanki tek suçlu benmişim gibi.. Sanki kendimi cezalandırınca herşey çok güzel olcakmış gibi.. Çocukluk diyeceğim ama değildim onu da biliyorum.. Şimdilik itiraf edemiyorum.

Bir yarısını,

“ ..hiç unutmadığım o küçük şehirde bıraktım,
dönemedim,
kimbilir belki dönsem de bulamazdım..”

Gitmeden önce kendi kendime, hiç istemediğiniz ama unutamadığınız şeyleri değiştirmek mümkünmü diye düşünmüştüm.. Eğer çok istersen, bir hayatı yeniden kurgulamaya hevesliysen ve ancak böyle mutlu olacağına eminsen yapabilirmişsin!
Hayatıma yeni görüntüler eklemek için, farklı görüntüler biriktirmek için, dinlenmek için, tanımadığım, olduğum yerde hiç tanıyamayacağım, birileriyle karşılaşmak için, düşünmek için ya da yaşamımı oluşturan ayrıntılarda uzaklaşabilmek için bir bahaneyle İzmir’den uzak bambaşka bir şehirdeydim işte.. Bu şehirde vazgeçmek için çok geç kalınmış anılar hayaler yokmuş, hepsi kendi kendime kurduğum tutsaklıklar, korkular ve küçük ayrıntılarmış. Kişinin artık kendisini taşıyamadığını, geçmişini taşıyamadığını hissettiği anlarda uzaklaşmak karar vermeyi kolaylaştırır. Bende bir aşk kırgını gibi yaşamaktansa, hayatını daha başından tüketmiş olduğuma inanmaktansa, tanımadığım insanların içinde, eski bir yük odasını toplar gibi topladım hayatımı.
Biliyor musunuz, uçak kullanırken bir buluta girersen, yapman gereken en iyi şey geriye dönmektir.. Çünkü gideceğin yolu göremezsin ama geldiğin yolu iyi bilirsin.. Öyle yaptım.. Gideceğim yolu göremediğim için herşeyi o küçük şehirde bıraktım ve geri döndüm. İyiki dönmüşüm..

Bir yarısını,

“..çok sevdiğim bir dostta unuttum,
istedim geri vermedi,
meğer benden pek haz etmezmiş..”

Merak etme acılardan ne ölür insanlar ne de yaşar adamakıllı.. Hala adınla geçen her cümlemi “helal olsun” diye sonlandırım; alışkanlık mı dersin, kuyruk acısı mı dersin, iç sızısı mı dersin, ne derlerse işte.. Bana bıraktığın resimlere, notlara ve bir dolu hatıraya lanet okurken de, şimdi de parmaklarımın arasında sönen şu sigara hala yakmıyor tenimi bil! Ne aklımın köşesine kurduğum darağaçlarında, ne de içime döşediğim mayın tarlalarında.. Ben seni idam ettim, kirpiklerimde hala kıvranan bu son damlada..
Bir şey yaşanmasaydı böyle yazmak olmayacaktı yalan dostum, tüm bunlar da olmasaydı silmek olmayacaktı.. Helal olsun be..

Bir yarısını da,

“..büyük(!) bir aşk uğruna ateşlere attım,
bilerek, isteyerek, ama asla pişman olmadım..”

Bu son kısım aptalca işte.. Ateş dediğin nedir ki, bir miktar suya bakar, bilmiyordum.. Hayır, yalanlar söylediğin için değil, beni yok sayıp esmer sarılmalara aceleyle koştuğun için değil.. Seninle olmak bir tanrıyla yatağa girmek gibiydi benim için, sen erişilmesi gerekendin, elimde bir kitap varsa senin içindi, yoksa yine senin içindi.. Evet söndürdüm o ateşi çünkü, tanrıları yaratanın kendim olduğumu öğrendim sonunda ve kendim dışında vazgeçilemeyecek bir şey olmadığını da.. Hepsini aynı anda öldürdüm o gün, fotoğrafların, cinayet aleti gözlerin, mektupların, gülüşün.. Yüreğimdeki darağacı bildim bileli hep açtı seni.. Orda kal..

Şimdi mi,

“..pek iyi değilim bu günlerde,
serde huzur kalmadı..
ısrar etmeyin gelemem sizlerle,
ikramiye çıkmadı..
Fasulyeden sevildim hep,
oynadım fasulyeden..
Zararım künyeden mi yoksa,
külliyen mi bünyeden..
Azad edin beni dostlar,
yittim, yittim, gittim..
Belki birgün dönerim aranıza,
ben şimdilik bittim..”

İşte hepsi bu kadar..

..

.

3 Comments

  • GuL dedi ki:

    “..pek iyi değilim bu günlerde,
    serde huzur kalmadı..

    çok güzel bir yazıydı … :-*

  • tutsak dedi ki:

    [i]” Kapkara, yarınlara
    Çıkıyorsa yenilme korkuna
    Kendi ayak Sesinden yorulursun
    Gecenden de kovulursun
    Alışmadan yalnızlığa
    Affetmeyi öğren, vakit varken
    Geç kalmadan kaybetmeli
    Zaferlere ödül yalnızlıktır,yalnızlık…”[/i]
    yazıyı okurken bu şarkı calıyordu…
    Mete bey ne güzeL demiş
    ve sevgiLi Candan hanım saoLsun hiç boş geçmez her biri vurur ya şarkıLarının…

  • hazal dedi ki:

    yine mükemmel ne güzel anlatıyorsun kırgınlığı ..harikaydı

Leave a Reply

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.