Sınırları el el uzak terminallerde bırakılmış ,
Kenarı kesilmiş biletler gibi
Bir şehir …
Ve
Su satıcısı çığırtkanlığında ki çocukları,..
Gölgelerinde ayak izi kalmış, çocukları gibi
Bir sokağa doluşmuş..
Gamze kokulu gülüşleriyle..
Terli bir akşam üstünden
Kütür kütür aşk öksüren çocukları gibi ..
Ellerimi sallarken Balatta ardında ..
Bir gar gibi eski ..
Eski Bir gar gibi küf kokan yanlızlıklarıyla..
Yosun yeşiline dönmeye başlamışken
Hasretlikleri ..
Mülteci gibi sığınmış sıgarasına
Ve voltasında
Kelimelerin gelip gelip gidilememiş
Ülkelerinde ki
Bir şehir istanbul sana söylüyorum
Kimseye deme benim sevdiğimi …
[b]Kaybettiğinde susmak yetmedi sana . Sen hep ağlamayı basardın ….
Oysa hayat sana verebileceklerinin en güzelini vermişken sen , nonkörlüğünün tavan yaptıgı kaderi kendine çizdin …
Vakit hızla geciyor ama sen hep aynı kalmayı basardın…
!!! Saymadığım cümleleri sana harcayamam . Acizliğin benim korkum olamaz ….
Uyanırken en kabus dolu gecelerden , karsımda ki fotoğrafınla umut besleyemem…. Dansöz gibi acılarımın üstüne oynuyorum sanki . Acı seninle güzeldi belki ama , sen sadece kaybetmeyi sectin ….
“Ne görsem ötesinde hasret çektiğim diyar.
Kavuşmak nasıl olmaz mademki ayrılık var. ”
Sen her şiir olmusken ve şiirler sana dair yazılmışken , ayrılık vuslatı geciktirmez di…
Kırılırsa birgün kalemim ve sana söyleyeceklerim biterse anlaki gözlerinde doğuyorum usul ve sessizce….
Ben anlık gürültüler , ben laf olsun die sevmeler , ben romanlarda yazılan şairlerin şiirlerinde hep ayrılıkları anlatan bir sevigili olamadım…
[/b]