Nokta koydum o vakit
Sözün bittiği yerdir dedim.
Hasat zamanı topladım çürüyen umutlarımı
Konuşan birer özne olarak yerleştir cümlene beni
Yada edilgen bir fiil…
Dedim ki o gün
Bugün avuç avuç hüzün çekmek istiyorum içime
Yada elemdioksit solumak…
Ruhuma yakışıyor soğuğu giymek
Anla yalnızlığı…
Körpe dünyanda yer yok bana.
Bir gün anla…
Eylül’ün yaprakları üzerime düşer de
Susturur acımı…
Bir gece baslamıstık ya
Alt edercesine hayatımızı karıstırmaya
Yorgunlukları arkadas bırakacaktık
Bir devrim yapacaktık
Bir Eylül sabahı gibi
Dar ağacında sona eren bir ümit
Asılan bendim dökülmüş olanlar biz…
Önce yapRaklaR sustu
Yeşilini kaybettiğine
SonRa biz…
Biraz şiir iyi gelir diye düşündüm
Sen sustun içimde.
Lal oluverdim
Eylülün yağmurları ıslatır diye bir umutla uyanmıştım…
Oysa ki bu yüzden ağlayan hep yağmurdu.
Ağlatan da…
Başım öne düşmüş ölümün
Ayaklarına basa basa gidiyor
Dökülmüş sonbahar yaprakları
Geceler uzunmuş son bölüm…
Sinema sahnesi ara verdi
Güülmsersin içtence bana hüzün
Almadan da gider miydin
Sende sonbahar hüzün…
İkimizde öylesine yaşamıştık Eylül’ü
Öylesine çocuktuk işte.
İki sonbahar aralığında bir andı Eylül
Geç.ti artık
Biz de artık kurumus dallardan dökülürüz yerlere
Yalnızlıklar düşerken
Son bir kez
Bakar durur
İnsanlar
Bir Eylül de son buldu işte
Sabahlarını aldım hüznümü verdim
Ah sen sen ne güzelsin..
Şimdi sırf Eylül değil yeşil ‘de sustu
Kanıma karıştı kırmızı oldu
Sonra da yaktı.
Eylül yağmurları yeşili de ağlattı
ve biz de Eylül gibi son bulduk sevgili…
Bitmeler bize de yaraştı…
Çok Güzel Yazmışsın Yüregine sağlık 🙁 :- 🙁
🙁 🙁 cok güzel dii okudumm…