”..adın hasret
adım sana hasret
günüm hasret
yıl hasret
saat hasret
anılarım hasret
ten hasret..”
”Ekranlara bakarsanız dizilerin belirli konuları vardır. Aldatma, intikam, aşk, kavuşanlar, kavuşamayanlar vesaire. Oynadığım rol bana yakın diye bir şey asla söz konusu olamaz. Sonuçta Nathalie’de de bir hayat kadınını oynuyorum. Kurgusu iyi planlanmış bir hikáye ve güzel rol olarak bakıyorum Ayla’ya.”
Taktir ediyorum her şeyiyle..
Geçenlerde bir dostum, ” Seni neyin mutlu edeceğini biliyor musun?” diye sordu. Aklımı kurcalayan bu soru, beynimin olur olmaz yerlerinde kendine cevaplar arayıp durdu.. Farkettimki ben mutluluğu olmadığı yerlerde aramışım bunca zamandır.. Ne işim vardıki oralarda, kimdi o insanlar? Zuhal de öyle işte, mutluluğu olmadığı yerlerde aramış yıllarca. Nerden geldiği bilinmeyen ve o an insana olağan gibi gelen tesadüflerle yanımızda beliren aşklara kulak vermek gerek aslında.. Herşeyi toz pembe görmek, çok da imkansız değilmiş demekki.. N’oluyor bana, ”aptal aşık” kıvamında gördüm kendimi bir an.. Akıllı aşık var mı, o da başka bir soru tabiki..
”Dilediğini al, dilediğini ver ne farkeder..
kim suçlu, kim aldatmış ne farkeder..”
boyutuna ulaşmadan bir şeyler yapmalı, yakalamalı, bırakmamalı bence..
Yanlış ilişkiler, yanlış şehirler, yanlış mekanlar, yanlış zamanlar insanı dönülmez acılara sürükleyebiliyor çoğu kez. Saatlerce bombalanmış bir mahalle gibi hissediyor insan kendini bunları farkettiği zaman. Hayatın bana öğrettiği bir şey var; ” Sana bir kötülük yapıldığında vereceğin en iyi karşılık unutmak olsun, bağışla ve unut.. ama kimseye teslim olma..” Çünkü evreni yargılamak imkansız, çünkü eninde sonunda şu hayattaki tek servetin kendinsin.. Böyle kesin kararların ardında hep derin bir kalp kırıklığı yatar, ben zamanında bir şeylere çok bozulmuştum.. Pehh, şimdi hatırlamıyorum, kimbilir neye..
Hımm.. Aslında bir hasret yazısı yazmak için almıştım kalemi elime, malum halime ithafen.. Planlar, anılar, unutmak, Zuhal, kararlar derken uyku bastırmış bünyeye.. Başka bir sefere kalsın şimdilik, ya da ben;
”Özledim seni, gel..” diyemem, çağırmadan gelmek asıl mesele..
diyeyim siz anlayın artık, yorumlayın, yapın bir şeyler işte.. herşeyi de benden beklemeyin dimi ama.. (:
Imm, yastık ve yorgan nasıl da çekici geldi gözüme bir bilseniz.. Şimdi hemen, şu kalemi bırakıyorum ve yatağıma zıplıyorum..
Arada uyumak da lazım..
Bırakıyorum.. Bırakıyorum.. Bıraktım..
Yazıyı okudum sadece son da ki bir cümlen için yorum yapcam ben 🙁 🙁
“Yorgan yastık ooOfffff sen bize lazımsııınn Oofff!!!” ;D
Tamam tamam sustum.. ((:
Sen çağırmadan gelir mi ki 8)
Gelsin bence 🙁
Yoksa zorla getiririz ;D
–
Yüreğine sağlık ablacım, seni çok seviyorummmm mujka
yürekcim, çağırmadan gelir O, gelmezse de olsun, vardır bir bildiği.. (:
Zuhal olcay ın rolünü bende seviyorum veee dizide her ne olursa olsun ayakta kalmayı çok güzel yansıtıyor ….
🙁 🙁
cok güzel ve cok anlamli
SÜPER 🙁
[u]Bir ben miyim perişan
Gecenin karanlığında
Yosun tuttu gözlerim
Yalnızlar rıhtımında
[/u]
[quote]Yanlış ilişkiler, yanlış şehirler, yanlış mekanlar, yanlış zamanlar insanı dönülmez acılara sürükleyebiliyor çoğu kez. Saatlerce bombalanmış bir mahalle gibi hissediyor insan kendini bunları farkettiği zaman[/quote]
Derken bir yerlerde kötülüğe umut ver demişsin ya.
Verdim.
Ne mi oldu?
Yine yenildim..
Teslim oldum çünkü olmak zorunda idim.
Fazlasıyla takıldım ben senin yazılarına.
Baya çok şey kattın bana.
Hem istisnasız tüm yazdıkların benim yaşantıma ayna!
..
😉
buna canım nasıl alısır buna yürek nasıl dayanır ayırdılar seni benden kopardılar can evimden rengarek dünyamı karattılar beni birden ıch liebe dich schatzi 8) ;D ;D ;D