Bugün içimde tutamadığım yağmurlar vardı… Saldım en dönülmez rüzgarlarla şehrin üstüne… Ben koyu karanlık düşlerle beslenirken, şehir çoktan bir gözyaşı seline teslim olmuştu bile… Yollarda belli belirsiz bir görünüp bir kaybolan insanlar ve onların ıslak kaldırımlar da bıraktıkları ayak izleri siliniyordu her şişşek çakışında… Her bir zerrenin yere vuruşu, vururken çıkardığı ses, sanki içime vuruyordu, insanların bir şeyleri biribirinin yüzüne vurması gibi… Öyle, kasım rüzgarları rahmetle beraber yüzümü yalayıp geçmiyor, aksine içime içime doluyor, yüreğimin etrafında buzdan bir duvar örüyordu sanki… "Kasım AŞK’ın olduğu kadar; hüznün, en unutulmaz, en düşünelisi, belki de anısı en bol olan ayıdır…" Yine aylardan kasım, sanki sende kaldı bir yarım"… Bir yarım değil, aksine bütünüm sende kaldı, sende saklı ey bilinesi sevgili…Sevdiğim…Seveceğim…Sevgi’m…
Birkan Sucaklı
3 Kasım 2007
içimizde tutamadığımız şeyleri yazarız, sonra gün gelir şair bile oluruz, kimbilir.. (:
Oluruz değil mi?.. Sevgili hüzünbaz :/