Son bir bahar daha geçiyor su siralar ömrümden.. kaybettigim ne ilk bahar bu ne de sonuncu olur bu sonbahar! dallar kururken kollarimda derman birakmiyor sanki, yapraklar sararirken gözlerim kan doluyor sanki, erzurum bozkirlarsirken tekrar hayatim da rengini kaybediyor..çiplaklasiyor sanki… kaygan yolda saga sola yalpalayan arabalar gibi bir taraftan çevirsem baska bir engel çikiveriyor karsima ve daha sonrasi.. kurdugum hayallerimden bariyerlerle siyriliyorum yahut zorla çikariliyor… pismanliklarimin ardi arkasi kesilmeyedursun söyle bir kösede, ara sira korkakligima terkettigim kendime yersiz güvenislerim delik desik sizlaniyor bir baska hayalimin ellerinde.. hemde büyüttügüm karanlik gölgemle bile rahatsiz ettigim onlarca ten varken!… bir oda.. 4 ayri yatak, 4 ayri dolap.. masa ve sandalyeler… bir imkansizin pesinden kostugunu sanan safiyane gençlik sarhosu.. ayakta duramadigi halde kostugunu sanan, kosamadigi halde imkansiza ulasmaya çalisan.. yazik.. ve bir kere daha disari çikamayan ruh bogucu gözyaslari… elinde feneriyle önünü görmekten aciz, arkasinda pesisira sürüklenen tenekelerden habersiz ve karanligin uçlarinda bir yerinde varsaydigi hayaleti kendine pusula edinmis bir muhasebe zaafiyeti.. vicdan…
Geceleri yatakta sus pus olup kurbanini seyredip zevkeyleyen, sabah da uyanan gözlerden baslayip gögüs kafesine yerlesen ve kan akitmadan yaralayan, aci verip aglatmayan, dili döndürüp sonra dislere düsman eden.. azap… hayallerim yokoluyor.. vicdan azap çekiyor.. hayalet karsimda oturmus seyrediyor…