Yollar ilk kez uzasın istedim hayatımda. Varmaya çalıştığımla varmak istediğim yer apayrı çünkü. Bir uçta sen,bir uçta darmadağın evim… Gelmek için tüm yolları seferber ettiğim bu şehri terketmek istiyorum. Ardıma bakmadan, pişmanlık duymadan çekip gitmek. Hem sıcak bu şehir, çok sıcak. Ben sevmem sıcağı, yağmurların serinliğini sevdiğim kadar. Yaprakların düşüşünü izlemek yeniden sürgün verişlerini görmekten daha güzel. Umudum yok benim. Denizin üzerinde haylazca parıldayan güneş ışıklarını görmektense, dalgaların hoyratça sahili vurduğu bir şehirde olmak daha iyi hissettirecekmiş gibi geliyor bugünlerde, içinde seninde olduğun. Sahi sen diye birşey var değil mi? Arkamda bıraktığım bir şehrin en ücra köşelerinden birinde saklı olan sen… Bana kilometrelerce uzak olan. Tüm yolları sana oldurmaya çalışırken kapalı olan yollardasın. Bense senin olmadığın bir şehirden bir diğerine gidiyorum şimdi. İstemeye istemeye. Dönüyorum evime, sensizliğime… Fikr-i firardayım ben. Sadece fikrim firarda ben değil maalesef. Düşününce yollarımı kapatan senin imkansızlığın, mesafeler değil. Gelmemi isterken yalan söyledin; kal orada deseydin keşke. Kolay olurdu herşey, unuturdum belki seni. Gerçi seçme şansım yok. Varlığı olmayacak kadar imkansız birini unutmaktan başka hiçbir şansım yok. Deniyorum şimdi unutmayı ve becereceğimde. Neleri yok saydığımı düşününce…
Yolum az kaldı. Yolun sonunda olmayacaksın benle. Evimde, odamda ve yatağımda. Zaten bugünlerde bana bile bir dar gelir oldu. Ve şimdi son kez benimlesin, olmayan varlığınla. Ve hoşçakal sevgilim. Sanırım yolun devamı senin için…